Haftada bir ütülenen diz arkaları kırışık kumaş pantolonlar, anahtarlığa bağlı Akbil'ler, "%100 Düşünce Gücü", "Aşk", "Alacakaranlık", sabahın köründe (kulak kanalına vermesi gereken sesi dışarıya veren kulaklıklarla) ağır House müzik dinleyen mutsuz analistler, bitkin coder'lar, hocaları aynı soruyu hem vizede hem finalde soran üniversiteliler, "Tren Geliyor!" yazısı gelene kadar metrodaki junk video karışımı üzerinden astral seyahata çıkanlar... Daha neler... Ve, zaten bu kadar fazla uyaranın ve incelenecek ayrıntının olduğu bir ortamda, nedense aklına tarhana ve ceviz gelen ben.
Şimdi bilmeyenler için "tarhana" (a.k.a. "tarna") yı açıklayalım: Beyşehir'dir, candır. Temel olarak dövülmüş buğday yoğurt, su ve tuz büyük kazanlarda pişirilerek, hamur haline getirilir. Elde ince tabaklar halinde şekillendirilerek kamıştan yapılma sergiler (dedicated to all fans out there who interpret this as "exhibition") üzerinde yaz sıcağında bekletilir.

Yağmur, kedi, tam-dayaklık-yaramaz-çocuk gibi yıpratmaya yönelik dış mihraklara karşı nöbet tutulması gerekir. Kışın da "limitsizsiniz", "ceviz", "tost makinesinde ısıtma" ve "eskiden sobada yapardık bambaşka olurdu" tag'leri ile işaretlenmiş şekilde afiyetle tüketilebilir.
Genel olarak, ortaokulda kızların tuttuğu, üstü kilitli, kapağında saçları, kıyafetleri 80s modunda bir erkek ve bir kadının siyah beyaz (opsiyonel olarak sadece dudakları kırmızı yapılmış olabilir fotoşopla) fotografının olduğu hatıra defterleri modunda yazmak istiyorum -kaygısızca yazılmış havası vermek için çok uğraşılmış ama yine de üzerinden buram buram; okul çantasına yazılmış şarkı sözleri kadar "kendini dışarıya sevdirme, iyi görünme kaygısı" tüten bir blog istiyorum, evet. Ve fakat, ne sebeple böyle "Teach Yourself How To Cook Tarhana in 10 Minutes" tadında bilgilendirici bir kayıtla başladım? Canım hayvan gibi tarna çekti de ondan!
Peace out.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder